Birleşmiş Milletler tarafından 2003 yılında kabul edilen “Yolsuzluğa Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” (UNCAC), yolsuzlukla mücadelede küresel iş birliğini teşvik etmeyi amaçlayan önemli bir kilometre taşıdır. Bu sözleşmenin bir parçası olarak ilan edilen 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü, her yıl dünya genelinde yolsuzlukla mücadelede farkındalığı artırmak ve eylemleri teşvik etmek için kutlanır.
Bu yazıda, toplumun tüm paydaşlarını etkileyen yolsuzluk olgusunu ağırlıklı olarak özel şirketler perspektifinden ele alacağım.
Yolsuzlukla Mücadele Neden Hayati Önem Taşır?
Yolsuzluk, hem bireysel şirketler hem de toplumlar üzerinde yıkıcı etkiler yaratan bir sorun. Şirketlerin finansal kayıplarına, itibar zedelenmesine ve iş süreçlerindeki bozulmalara neden olurken, toplum genelinde sosyal adaletin zarar görmesine, ekonomik eşitsizliklerin derinleşmesine ve kamu kaynaklarının israf edilmesine yol açar. Yolsuzluk, yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumu derinden etkileyen etik bir meseledir.
Yolsuzluk Yaygın Bir Suç
ACFE’nin 2024 Küresel Suistimal Raporu, yolsuzluğun iş dünyasında ne kadar yaygın olduğunu gösteren çarpıcı bulgular ortaya koymaktadır. Rapor, yolsuzluğun, şirketlerde meydana gelen suistimaller arasında hem sıklık hem de zararın büyüklüğü açısından önemli bir risk faktörü olduğunu gözler önüne sermektedir. Küresel ortalamada, her 100 vakanın 48’inde yolsuzluk görülürken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede bu oran %70 seviyelerine ulaşmaktadır. Küresel sonuçların dahi oldukça problemli olduğu bir ortamda, Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele konusunda küresel ortalamaya kıyasla daha zorlu bir tabloyla karşı karşıya olduğu açıktır.
Araştırma sonuçlarına göre, tüm sektörlerde en yaygın dolandırıcılık türü yolsuzluktur. Ayrıca şirket içi departmanlara göre yapılan incelemelerde, yolsuzluğun tüm departmanlar arasında en yaygın suistimal türü olduğunu görülmektedir. Özellikle satın alma, üst düzey yönetim, satış ve idari işler gibi stratejik öneme sahip birimlerde yolsuzluk oranlarının yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Yolsuzluk En Sinsi İlerleyen ve Yıkıcı Sonuçları Olan Suistimal Türüdür
Yolsuzluğun, diğer suistimal türleriyle kıyaslandığında, en sinsi şekilde ilerleyen ve en yıkıcı sonuçlara yol açan problemlerden biri olduğu söylenebilir. Bu durumun temel nedenleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
İki taraflı olması: Yolsuzluk genellikle iki taraf (Rüşvet veren ve alan) arasında anlaşmaya dayalıdır. Her iki tarafın da çıkarları olduğu için kimse bu durumu ifşa etme eğiliminde olmaz. Bu durum, yolsuzlukla ilgili somut delillerin bulunmasını zorlaştırır.
Yolsuzluğa konu olan işlemlerin görünürde yasal olması: Yolsuzluk vakalarında, rüşvet almak veya rüşvet fonu oluşturmak amacıyla suistimalci ile dışarıdaki bir üçüncü taraf arasında gizli bir ilişki tesis edilir. Ancak, taraflar arasındaki işlemler, yüzeyde tamamen yasal ve meşru bir görünüm sergiler. Suistimalci, bu işlemleri manipüle ederek yasadışı faaliyetlerini gizlerken, şirketin kontrol ve denetim mekanizmalarını yanıltmayı hedefler.
Belgelendirilmeme: Yolsuzluk genellikle kayıt dışı işlemlerle gerçekleştirilir. Rüşvetler nakit olarak verilir veya kolayca takip edilemeyen yöntemlerle (Hediyeler, seyahatler, hizmetler) sağlanır. Bu da iz bırakılmasını engeller.
Sistemin içinden gelen destek: Yolsuzluk çoğu zaman sistemin içindeki güçlü kişiler veya gruplar tarafından gerçekleştirilir. Bu kişiler, suistimallerinin üzerini kapatmak için kendi etkilerini kullanabilir ve delil oluşturabilecek işlemleri ortadan kaldırabilir.
Manipüle edilen süreçler: Yolsuzluk genellikle ihale süreçleri, anlaşmalar veya onay mekanizmaları gibi karmaşık süreçler üzerinden gerçekleştirilir. Bu süreçlerin manipüle edilmesi, yasa dışı faaliyeti tespit etmeyi zorlaştırır.
Dolaylı etkiler: Yolsuzluğun etkileri genellikle dolaylıdır ve hemen fark edilmez. Örneğin, düşük kaliteli bir ürün veya hizmet seçilmesi uzun vadede maliyet artışına neden olabilir, ancak yolsuzluk doğrudan bir bağlantıyla ilişkilendirilemeyebilir.
Kültürel ve sosyal kabul görmesi: Bazı toplumlarda veya sektörlerde, yolsuzluk normalleşmiş olabilir ve bir tür iş yapma yöntemi olarak görülebilir. Bu durum, yolsuzluğun fark edilmesini ve raporlanmasını daha da zorlaştırır.
Yolsuzluk Hangi Şekillerde Karşımıza Çıkıyor?
Yolsuzluğun sinsi doğası, faillerin yenilikçi ve karmaşık yöntemler kullanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu da yolsuzluğun oldukça yaratıcı yöntemlerle karşımıza çıkmasına neden olabiliyor.
Rüşvet alma, rüşvet fonu yaratarak özel sektör veya kamu görevlilerine rüşvet verme, gizli komisyon ilişkileri, işin belirli bir tedarikçiye yönlendirilmesi, müşterilere hileli satışlar, tedarikçilerden gelen şişirilmiş veya fiktif faturalar, ekonomik zorlama, çıkar çatışmaları, ihaleye fesat karıştırma ve hileli ihaleler, hediye ve ağırlama suistimalleri ile kara para aklama, yolsuzlukla ilişkilendirilebilecek en önemli yasa dışı faaliyetlerdir.
Yolsuzluğa Açılan Kapı: Çıkar Çatışması
Bir kişi şahsi menfaati için resmi konumunu kötüye kullandığında bir çıkar çatışması meydana gelir. Çıkar çatışması ve yolsuzluk kavramları birbirine oldukça yakındır. Bağlantı ise şu noktadadır: Bir kişinin şahsi menfaati için konumunu kötüye kullanabilme durumunda olması bir çıkar çatışmasına yol açarken, bir kişinin şahsi menfaati için konumunu kötüye kullanması yolsuzluktur. Dolayısıyla, bir çıkar çatışması her zaman yolsuzluğa yol açmazken, yolsuzluk her zaman bir çıkar çatışmasını gerektirmektedir. Başka bir deyişle, çıkar çatışmasının yolsuzluğa açılan bir kapı olduğunu söyleyebiliriz.
Çıkar çatışmalarının yolsuzluğa dönüşmesini önlemek için etkili yönetim mekanizmaları oluşturulmalıdır. Şirketlerin, çıkar çatışmalarını belirlemek, raporlamak ve yönetmek için şeffaf politikalar ve prosedürler geliştirmesi kritik öneme sahiptir.
Yolsuzlukla Mücadele Kararlı Bir Etik Duruştur!
9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü, devletlerin, şirketlerin ve bireylerin yolsuzluğa karşı kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini güçlü bir şekilde vurgular. Şirketler açısından bu, yolsuzluğa sıfır tolerans politikasının hayata geçirilmesini, ihbar mekanizmalarının işletilmesini, etik ve uyum programlarının etkili bir şekilde uygulanmasını ve şeffaflık kültürünün kurumsallaştırılmasını gerektirir. Aynı zamanda düzenli eğitim programları ve farkındalık çalışmalarıyla çalışanların ve yöneticilerin yolsuzlukla mücadeleye yönelik bilgi ve becerilerinin artırılması hayati önem taşır. Özellikle çıkar çatışmaları ve üçüncü taraflarla ilişkili yolsuzluk risklerinin etkin yönetimi, kurumların sürdürülebilirliği için kritik öneme sahiptir. Toplum düzeyinde ise yolsuzluğun kök nedenlerini anlamak, farkındalığı artırmak ve hesap verebilirliği güçlendirmek, bu mücadelede başarıya ulaşmanın temel yapı taşlarıdır.
Sonuç
Yolsuzlukla mücadele etik bir gereklilik ve stratejik bir yaklaşımdır. Şirketler, bu mücadeleyi öncelikli bir sorumluluk olarak görmelidir. 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü, bu alandaki farkındalığı artırmak ve daha şeffaf, daha etik bir iş dünyası inşa etmek için önemli bir fırsattır. Unutulmamalıdır ki, yolsuzlukla mücadele eden şirketler yalnızca kendi geleceklerini değil, toplumun genel refahını da güvence altına alır. Sağlam temeller üzerine inşa edilen bir şirket, hem itibarını koruyabilir hem de uzun vadeli başarısını sürdürebilir.
Cerebra olarak biz de, etik değerlerin ve uyumun benimsenmesinin, yolsuzluğun önlenmesindeki en güçlü araçlardan biri olduğuna inanıyoruz. Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü vesilesiyle, tüm paydaşları bu konuda daha kararlı adımlar atmaya davet ediyor, yolsuzlukla mücadeleye olan bağlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.
Yolsuzlukla mücadele, sadece yasaların ve politikaların değil, aynı zamanda doğru bir iş kültürünün ve ahlaki duruşun bir sonucudur.