Gündem

İnsana Değen Yönetişim

Fikret Sebilcioğlu
Makale

XVI. Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi, 15 Nisan 2025 tarihinde “İnsan Odaklı Kurumsal Yönetim: Yönetim Kurulu Perspektifinden Yeteneği Cezbetmek ve Elde Tutmak” temasıyla İstanbul İş Sanat Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. 

Katılımcıların derinlemesine bilgi ve bakış açıları sunduğu, düşünmeye sevk eden oldukça yararlı bir etkinlikti. Türkiye gibi demokrasi ve liyakat konularında ciddi problemler yaşayan coğrafyalarda, kurumsallaşma, kurumsal yönetişim, etik, uyum ve itibar gibi konuların ön plana çıkarıldığı mecraları hep cesur eylemler olarak görmüşümdür. Tartışılan konuların, toplumun ve iş dünyasının beklentilerinin çok daha ilerisinde olması her zaman bana heyecan verici gelir. 

Özellikle “Yönetim Kurulu Masasında Yeteneği Yönetmek” başlıklı panelde Ali Sabancı ve Sani Şener’in samimi paylaşımları, iş dünyasında bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz temel değerleri etkileyici bir şekilde ortaya koydu. Her iki deneyimli ismin konuşmalarından çıkardığım temel mesaj şuydu: İş dünyasında gerçekten anlamlı ve kalıcı bir değer yaratmak – ki bu yalnızca para kazanmakla sınırlı değildir – sürekli öğrenmeye açık olmakla başlar. “Ben biliyorum” tuzağına düşmemek, her zaman bir işi sizden daha iyi yapabilecek kişilerin varlığını kabul etmek ve başarının çoğu zaman geçmişte yapılan doğru yönetici tercihleriyle kurulan güçlü ekiplerin sonucu olduğunu unutmamak gerekir. 

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın açılış konuşmasında, kurumsal yönetimin temel ilkeleri olan adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluğun merkezine “insanı” yerleştirmesi, dikkat çekici ve düşündürücü bir vurgu oldu. Bu yaklaşım, kurumsal yönetişim anlayışının yalnızca yapısal değil, aynı zamanda insani bir temele dayanması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. 

Bu güçlü mesaj beni düşünmeye yöneltti: Peki, bu ilkeleri gerçekten benimsemiş bir iş insanı nasıl biri olurdu? Hangi değerlere sahip olurdu, nasıl davranırdı?  

Tüm bu düşünceler bir noktada birleşti ve zihnimde netleşen bir iş insanı portresi oluştu. Bence adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir iş insanı: 

Etik süreçlere değer verir: Yalnızca rakamlarla ölçülen başarılara değil, güven ve itibara dayalı sürdürülebilir bir iş kültürüne, sadece sonuçlara değil, o sonuçlara nasıl ulaşıldığına odaklanır; iş süreçlerinin etik ilkelere, yasal çerçevelere ve toplumsal değerlere uygun yürütülmesini esas alır. 

Bilgi ve tutarlılıkla hareket eder: Gücünü bilgiden alır; söyledikleriyle yaptıkları arasında tutarlılık vardır. 

Sürekli öğrenir ve öğretir: kendisini sürekli geliştirir, sadece kendi gelişimiyle yetinmez; çevresindekilerin de öğrenmesine, büyümesine ve güçlenmesine katkıda bulunur. 

Toplumun ve paydaşların çıkarını gözetir: Paydaşlarına karşı açık ve dürüst davranır; zor kararlar alırken sadece şirketin değil, çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve toplum gibi etkilenen tüm tarafların da uzun vadeli çıkarlarını gözetir. 

Hatalarında sorumluluk alır: Başarıyı paylaşır, başarısızlıkta sorumluluğu üstlenir. 

İç ve dış şeffaflığı benimser: Şeffaflığı, sadece dış dünyaya hesap vermekle sınırlı görmez; aynı zamanda kurum içinde güven kültürünü inşa etmenin ve ekiplerine ilham vermenin bir yolu olarak kabul eder; kurum içinde ve dışında açık ve dürüst davranır. 

Katılımcılığı teşvik eder: Karar alma süreçlerinde katılımcılığı teşvik eder, gücü paylaşmaktan çekinmez. 

Adaleti hakkaniyetle uygular: Adalet anlayışı biçimsel eşitliğin ötesindedir; her bireyin katkısını ve koşullarını dikkate alarak, hak edenin hak ettiğini almasını sağlamaya çalışır. 

Kısa vadeyi değil, sürdürülebilirliği hedefler: anlık kazançların değil, uzun vadeli güven ve itibarın peşindedir. 

Adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir duruş yalnızca bir yönetişim modeli değil; aynı zamanda etik değerlere, dürüstlüğe ve insana duyulan saygıya dayanan kalıcı bir güvenin temelidir. Bu ilkeleri benimseyen iş insanları, sadece kurumlarını değil, aynı zamanda içinde bulundukları toplumu da dönüştürme gücüne sahiptir. Etik ilkelere bağlılık ve dürüstlükle alınan her karar, hem kurum kültürünü hem de toplumsal vicdanı besler.  

Hepimizin karar anlarında insanı unutmadan; sadece sonuçlara değil, yolculuğa da değer vererek, hakkaniyetle ve içtenlikle hareket etme sorumluluğu var. Çünkü günün sonunda geriye kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız ve kimlere nasıl dokunduğumuz kalır. 

Belki de tam da bu yüzden, şimdi her zamankinden daha fazla; değerleri önceleyen, insanı unutmayan, etik ve dürüstlükten ödün vermeyen bir iş dünyasını hep birlikte inşa etme zamanıdır. 

Bu vesileyle, XVI. Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi’ni hayata geçiren ve böylesine derinlikli bir düşünsel zemini bizlere sunan tüm paydaşlara gönülden teşekkür ederim. Etkileyici içerikleri, ilham veren konuşmaları ve değer odaklı yaklaşımlarıyla beni düşünmeye sevk eden tüm konuşmacılara ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Kurumsal yönetimi sadece yapısal değil, insani bir boyutta da ele alma cesareti gösteren bu etkinlik, yalnızca bugünü değil, yarını şekillendirmeye dair umut verdi. 

Öne Çıkanlar