Gündem

Donald Trump’ın Tarihi ‘Sus Payı’ Davası: Bir Suistimal Vakasının Analizi

Fikret Sebilcioğlu
Makale

Eski ABD Başkanı Donald Trump yargılandığı “Sus payı” (Hush money) davasında suçlu bulundu. Bu dava, hukukun üstünlüğünün bir örneği mi yoksa siyasi bir cadı avı mı olduğu konusundaki tartışmalarla gündemde.

Eski ABD Başkanı Donald Trump yargılandığı “Sus payı” (Hush money) davasında suçlu bulundu. Bu dava, hukukun üstünlüğünün bir örneği mi yoksa siyasi bir cadı avı mı olduğu konusundaki tartışmalarla gündemde. Suçlamaların eski bir başkana yöneltilmiş olması, neden suçlandığı konusunu gölgede bıraktı. Biz bu yazıda, iddia edilen suçlamaların detaylarına odaklanacağız çünkü bu suçlamalar ciddi iş suistimallerini içeriyor.

“Sus Payı” Davası Nedir?

Trump, yetişkin film oyuncusu Stormy Daniels’a 2016 yılındaki seçim kampanyası sırasında yaptığı “Sus payı” niteliğindeki ödemeye ilişkin muhasebe belgelerinde ve kayıtlarında sahtecilik yapıldığı şüphesiyle bir süredir yargılanıyordu.

30 Mayıs günü jüri kararını açıkladı ve Trump’ı 34 (Aynı konuyla ilgili toplam belge sayısı) suçtan mahkûm etti.

Trump’ın avukatı Michael Cohen bu ödemeyi Trump’ın bilgisi dahilinde yaptığını itiraf etti. Trump’a yöneltilen 34 suçlamanın her biri bu ödemelerle ilgili belgelere dayanıyor. Bu belgeler üçe ayrılıyor: Michael Cohen’in geri ödeme almak için gönderdiği faturalar (11 adet), Trump tarafından imzalanan çekler (11 adet) ve Trump’a ait şirketin ödemeleri kaydetmek için kullandığı makbuzlar (12 adet).

İddialar Neydi?

Okuduğumuz haberlere göre iddialar şöyle; Trump 2006 yılında ilişkiye girdiği Stormy Daniels’a bu ilişki hakkında konuşmaması için ödeme yaptı. Bu ödemeleri “Avukatlık ücreti” adı altında avukatı Michael Cohen’a iletti. Cohen, bu ödemeler için Trump’ın şirketine “Avukatlık ücreti” açıklamasıyla belge düzenledi ve ödemenin gerçek niteliğini gizledi. Böylece “Sus payı” ödemeleri Trump’in şirketinin muhasebe kayıtlarında avukatlık ücreti olarak kaydedildi.

Yapılan Usulsüzlüğün Anatomisi

Öncelikle aşağıdaki analizlerimizin tamamen iddialar çerçevesinde yapıldığının altını çizmek isterim.

Stormy Daniels’a yapılan “Sus payı” ödemesi, olayı ört bas etmesi için verilen bir rüşvettir.

Rüşvetin genellikle kamu görevlileri, iş dünyası liderleri veya diğer yetkili kişiler arasında gerçekleştiğini ve adalet, etik ile yasal düzenlemelerin ihlali anlamına geldiğini biliyoruz. Ancak bu örnek, rüşvetin özel hayata nasıl sızdığını ve sonuçlarının bir seçim kampanyasını nasıl etkilediğini göstermesi açısından önemli. Vakada sus payı ödemesi bir şeyin yapılmaması için veriliyor.

“Sus Payı” Parası Nasıl Yaratıldı?

Trump, bu rüşveti kendisi ödemek istemediği için, Cerebra olarak en sık karşılaştığımız suistimal yöntemlerinden birini kullanarak bir üçüncü taraf aracılığıyla (Cohen) ödeme yapıyor.

Michael Cohen, Trump’ın isteğiyle Stormy Daniels’a sus payı parasını ödüyor. Cohen bu parayı Trump’dan almak için vermediği bir hizmete ilişkin sahte belgeler üretiyor ve bu belgeleri Trump’ın şirketine iletiyor. Trump’ın şirketinde uzun süredir finansal kontrolör olarak çalışan Jeffrey McConney, şirketin CFO’su tarafında Cohen’e 2017 yılının şubat ayından itibaren aylık taksitler halinde ödeme yapması için yönlendiriliyor ve bu belgelere dayanarak Cohen’in bürosuna ödemeler yapılıyor.

Cohen’in kendi hukuk bürosundan parayı hangi yöntemle çıkardığını ve Stormy Daniels’a bu rüşvet parasını nasıl ödediğini mevcut verilerden anlayamıyoruz.

Bu yasa dışı eylemler sonucunda Trump’ın şirketinde Cohen’dan gelen ve görünürde gerçek ama özünde sahte olan belgeler, sanki bir avukatlık ücretiymiş gibi muhasebe kayıtlarına kaydediliyor.

Suistimal Nasıl Ortaya Çıktı?

Suistimalin gizli kalması için üçüncü tarafın çok güvenilir biri, diğer bir deyişle iyi bir suç ortağı olması gerekiyor. Anlaşıldığı kadarıyla Cohen, Trump’ın güvenli limanı. Hatta Cohen’ın lakabı “Tamirci”. Neden mi?

Cohen, Trump’ın uzun süreli kişisel avukatı ve danışmanıydı. Cohen’in görevi, yalnızca avukatlık hizmeti vermekten öte, Trump’ın karşılaştığı çeşitli problemleri çözmek ve olası zarar verici durumları yönetmekti. Bu da ona ‘Tamirci’ lakabının takılmasına yol açtı ve bu ilişki, Trump’ın neden bu vakada Cohen’i tercih ettiğini de açıklıyor.

Ancak işler Trump’ın istediği gibi gitmedi. Nedendir bilinmez okuduğum kaynaklar bu olayları tetikleyen konunun Cohen’in kendi itirafları olduğunu söylüyor. Bu süreçte FBI ajanları, Cohen’in olası finansal suçları, banka dolandırıcılığı ve seçim kampanyası finansmanı ihlallerine dair kanıt toplama amacıyla yaptığı baskınlarla Cohen’in evinde, ofisinde ve otel odasında çok sayıda belgeye el koydu. Bu belgeler Cohen’in Trump adına yaptığı çeşitli ödemeler ve diğer mali işlemlerle ilgiliydi. Baskının ardından, Cohen çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kaldı ve sonunda suçunu kabul etti; federal yetkililerle iş birliği yaparak daha hafif bir ceza aldı.

ABD Halkı Neye Tepki Gösteriyor?

Bu itiraflar doğal olarak Trump’ın hayatını kabusa çevirdi. Yapılan yolsuzluk ve etik ihlallerin toplumda yarattığı algının yanında, sus payı ödemelerinin, seçim sonuçlarını etkilemek amacıyla gizlenmesi ABD’de öne çıkan esas konu oldu. Çünkü, ABD’de bu tür konular demokratik süreçlerin şeffaflığı ve adilliği açısından ciddi endişeler doğuruyor.

Donald Trump’ın sus payı davası, sadece eski bir başkanın yargılanması açısından değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünün ve demokratik süreçlerin şeffaflığı açısından da önemli bir örnek teşkil ediyor.

Umarım bu dava siyasi bir niteliğe sahip değildir ve haksız olan kaybeder! Hukukun herkese eşit ve adil bir şekilde uygulandığı bir dünya diliyorum.

Öne Çıkanlar